İcra hukuku, para veya para dışındaki hak ve alacakların rıza ile verilmemesi durumunda cebri icra vasıtasıyla alınması durumlarını düzenlemektedir. Cebri icranın konusu senetten kaynaklı bir alacak olabileceği gibi bir malın teslim edilmesi de olabilmektedir. İcranın birçok çeşidi olup bu yollardan hangisinin seçileceğini en iyi icra avukatı bilmektedir.  İflas ise icranın bir alt dalı olarak nitelendirilmektedir. İflas, özellikle şirketlerin borç miktarının mevcut alacaktan fazla olduğu durumda gündeme gelmektedir.

İcra Hukukunun Önemi

İcra hukukunun önemi, kişilerin alacaklarını tahsil etme imkanı tanımasıdır. Borcu olmasına rağmen rızası ile ödeme yapmayan borçluya karşı gidilecek en doğru yol genellikle icra yoludur. Dolayısıyla icra hukuku, kişilerin hak ve alacaklarını koruyan bir hukuk dalıdır. Haciz işlemi, alacaklının elindeki en büyük yaptırımdır. Zira haciz işlemi ile malların tasarrufu kısıtlanan borçlunun ödeme yapmaktan başka çaresi bulunmamaktadır.  İcra takiplerinin açılması ve haciz işlemleri en iyi icra avukatı tarafından yerine getirildiği takdirde hak kayıplarının önüne geçileceği sabittir.

İcra Dosyası İle Dava Dosyası Arasındaki Fark

İcra dosyası ile dava dosyası arasındaki fark oldukça fazla olsa da temelindeki amaç aynıdır. İki dosyada da amaç alacağın bir an önce tahsil edilmesidir. Bu doğrultuda alacağını tahsil etmek isteyen alacaklıyı en hızlı sonuca götürecek yok icra yoludur. Zira icra dosyasında bir mahkeme veya duruşma bulunmamaktadır. Dolayısıyla haciz işlemine geçmek için bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunmamaktadır. Ancak her olayda değişkenler mevcut olup hangi yolun seçileceğinin en iyi icra avukatı tarafından belirlenmesi son derece önemlidir.

İcra Hukuku Avukatı

İcra hukuku avukatının önemi, icra takiplerinde ve hacizlerde ortaya çıkmaktadır. İcra takibinin doğru bir şekilde hazırlanması çok önemlidir. İcra takibinde hataya mahal verilmemesi gereken yer takip talebidir. Takip talebinde alacak kalemlerinin, geçmiş gün faizlerinin, takibin neden kaynaklandığının, alacaklı ve borçlu bilgilerinin eksiksiz ve doğru bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir. Bazı vatandaşlar icra dairelerine gidip kendi imkanlarıyla bu takip taleplerini hazırlamakta ise de bu takiplere karşı tarafın avukatı tarafından itiraz edilmektedir. Alacaklı, işin temelinde haklı olsa dahi talebini düzenlerken hata yapmış olduğu için haksız konuma düşmektedir. Bu halde de alacaklı olmasına rağmen cebinden daha fazla para kaybetmesi durumu ile karşı karşıya kalacaktır. Ayrıca ödeme emri kişiye tebliğ edildikten sonra nedenleri var ise belirli süreler içerisinde itiraz edilmesi gerekmektedir. Bu sürelere riayet edilmemesi halinde hak kaybı yaşanacaktır. Anılan nedenlerle herhangi bir ha kaybına uğramamak için icra avukatı Bursa ile çalışılması gerekmektedir.

İcra Hukukunun Amacı

İcra hukukunun amacı, kişilerin maddi ve ayni alacaklarının cebri icra yoluyla alınmasını sağlamaktadır. Konusu ne olursa olsun mahkemeler tarafından verilen her karar taraflarca yerine getirilmez ise icra hukuku devreye girer. İcra, esasen kişilerin veya şirketlerin hak ve alacaklarını tahsil etmesini güvence altına alan bir hukuk dalıdır. Mahkemenin karar vermesi o karara konu olan alacağın tahsil edilmesi sonucunu doğurmamaktadır. İcra takibi başlatmak, vatandaşların alacağına kavuşmasının en hızlı yoludur.

İcra Hukuku İlkeleri

İcra hukuku ilkeleri şunlardır:

  • Kanunilik ilkesi

Kanunilik ilkesi, en temel ilkedir. İcra hukuku alanında yapılacak iş ve işlemlerde keyfiliğin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Her işlemin kurallarının ve yaptırımlarının açık bir şekilde düzenlenmesi hedeflenmiştir. Bu sayede herkes yaptığı iş ve işlemlerin karşısında ne gibi sonuçlarla karşılaşacağını önceden bilmektedir. Ancak kanunilik ilkesi uygulanmasına rağmen yine de birçok boşluk bulunmaktadır. Kanunlarda karşılaşılacak her olayla ilgili düzenleme yapılmakta ise de uygulamada farklı durumlarla karşılaşılmaktadır. Bunun en bariz örneği usulsüz tebligat konusudur. Tebligat Kanunu’nda gönderilen tebligatların hangi usullerde gönderilmesi gerektiği ve hangi tebliğlerin geçerli olduğu yazmaktadır. Ancak günümüz şartlarında her gün yeni bir gelişme yaşanmaktadır. Tebligat Kanunu 21/2. maddeye göre yapılan tebligatlarda bilinen son adrese tebligatın çıkarılması öngörülmüştür. Ancak bilinen son adresin neye göre belirleneceği konusunda bir betimleme yapılmamıştır. Bazı mahkemeler bunu yazılı evraklar üzerindeki adres olarak kabul etmekte olup bazıları ise mernis adresini kabul etmektedir. Yargıtay’ın bu konudaki istikrarlı görüşü mernis adresinin bilinen son adres olarak kabul edileceğidir. Ancak mevzuatta bu yönde kesin bir düzenleme olmaması, ilk derece mahkemelerinin hatalı kararlar vermesine yol açmaktadır. Bu gibi durumların önüne geçilmesi için kanunilik ilkesinin daha etkin bir şekilde uygulanması ve değişen şartlara uygun kanuni düzenlemelerin gecikmeksizin yapılması gerekmektedir.

  • Tasarruf İlkesi

Tasarruf ilkesi, esasen irade serbestisi ilkesinin bir yansımasıdır. İcra hukukunda tasarruf ilkesinin en sık karşımıza çıktığı şekli feragattir. Alacaklı olan kişinin, karşı tarafın kabulüne bağlı olmaksızın alacağından feragat etme hakkı vardır. Yine tarafların karşılıklı olarak anlaşarak icra dosyasında belirtilen rakamdan daha az veya fazla bir rakam üzerinde el sıkışması mümkündür. Örneğin icra dosya borcu toplamı 100.000-TL olmasına rağmen 10.000-TL rakamı üzerinde anlaşma sağlanacağı gibi taksit yapma gibi seçeneklerin de gündeme gelmesi mümkündür. Bu tasarruf ilkesinin de istisnaları mevcuttur. Örneğin açık artırma yoluyla satılan bir taşınmazın ihale bedelinin paylaştırılması icra müdürlüğü tarafından yerine getirilir. Birden çok icra dosyasının bulunması halinde haciz sırasına göre ödeme yapılacağı için tasarruf ilkesi devre dışı kalır.

  • Doğrudanlık İlkesi

Doğrudanlık ilkesi, vatandaşların icra müdürlükleri ile arasında başka kişi veya kurumların bulunmamasını öngörür. Yani icra dosyası ile ilgili bir talep doğrudan icra müdürlüğüne yapılır ve aracı konulmaz. Alacaklının, borçlunun veya üçüncü bir kişinin icra müdürlüğüne yapacağı bir başvurunun kararını icra dairesinin kendisi verir. Ancak bu durumun da istisnaları bulunmaktadır. Mesela İstanbul’da bulunan bir icra dosyasında borçlunun adresi Ankara ise fiili haciz yapılması için Ankara İcra Müdürlükleri’ne talimat gönderilmektedir. Her ne kadar esas dosya İstanbul’da ise de haciz işlemini Ankara’daki icra müdürlüğü yapmaktadır. Yine bir diğer istisna da paylı mülkiyet dışındaki hisseli malların satışıdır. Henüz taksimi sağlanmamış miras veya iştirak halindeki hisselerin satılmasının kararını doğrudan icra müdürü veremez. Bu gibi durumlarda icra müdürü tarafından icra mahkemesine sorulmadan karar verilmesi mümkün değildir. İcra mahkemesi ise somut olaya uygun olarak satışın nasıl yapılması gerektiğini icra müdürlüğüne bildirir. Böylelikle zorlu durumlarda, hatalı işlemlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

  • Takibin İcra Organlarınca Yürütülmesi İlkesi

Takibin icra organlarınca yürütülmesi ilkesi, icra takibi başından sonuna kadar tüm iş ve işlemlerin icra müdürlüğü aracılığıyla yürütülmesini gerektirmektedir. Yani ödeme emri, icra müdürlüğü tarafından gönderildikten sonra haciz işlemlerinin başka bir kişi veya kurum tarafından yerine getirilmesi mümkün değildir. Bu ilkenin uygulanması hem karışıklığın önüne geçmiş hem de işlemlerin daha hızlı ve doğru ilerlemesine yol açmıştır. Bu ilke doğrultusunda kişi, dosyanın tarafı olsa dahi kendi başına haciz koyma veya karar alma ihtimali bulunmamaktadır.

  • Takip Ekonomisi İlkesi

Takip ekonomisi ilkesi, kişilerin hak arama özgürlüğünü kolaylaştırmak amacı ile uygulanmaktadır. Bu ilkede kişilerin daha az masraf yaparak hak ve alacağını tahsil etmesi temel amaçtır. Avukatlara elektronik tebligat yapılması zorunluluğu bu ilkenin amacına hizmet etmektedir. Zira 2023 yılında normal bir tebligat göndermenin maliyeti 58,00-TL, hızlı bir tebligat göndermenin maliyeti 116,00-TL olması karşısında aynı işlevi gören elektronik tebligat göndermenin maliyeti yalnızca 10,00-TL’dir. Takip ekonomisinde hedef en kısa sürede en az maliyetle icra dosyasının nihayete ermesidir. 

  • Alenilik İlkesi

Alenilik ilkesi bu alanda oldukça sınırlı konularda uygulanmaktadır. Bunun en bariz örneği icra ihalesidir. İcra yoluyla satışına karar verilen taşınır veya taşınmaz malın kıymeti takdir edildikten sonra satış günü ilan edilir. Bu ilanın somut olaya göre gazetelerde ve icra müdürlüğüne ait panoda yayınlaması zorunludur. Açık artırmanın yapılacağı ihaleye katılımı azaltacak herhangi bir durumun varlığı ihalenin feshi sebebidir. Ancak bunun karşısında icra dosyasından örnek almada veya haciz işlemlerinde alenilik ilkesinin uygulama alanı bulunmadığı sabittir. Zira borçlunun kişisel verilerinin ve şahsına ait her türlü bilgilinin üçüncü kişilerce bilinmesi sakıncalı bir durumdur. Aksi durumda özellikle borçlu konumda olan birinin sosyal çevresinde manevi olarak ciddi sorunlar yaşama ihtimali ortaya çıkacaktır.

  • Paraya Çevirme İlkesi

Paraya çevirme ilkesi, borçlunun haczedilen taşınır veya taşınmaz mallarının satış yoluyla paraya çevrilmesini öngörür. İcra takip dosyası açıldıktan sonra borçluya ödeme emri ve dayanak belge tebliğ edilir. Borçlu süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunmaz ise icra takibi kesinleşir. Akabinde dosyanın uyap sisteminde kesinleştirilmesi için talep gönderilir. İcra müdür yardımcısı tarafından talep kabul edildikten sonra borçluya ait araç, taşınmaz, banka, SGK gibi sorgu ekranları açılmaktadır. Borçluya ait bir malvarlığı bulunduğu takdirde alacaklı veya vekili tarafından haciz konulması için talep gönderilir. Haciz talebi kabul edildikten sonra bu haczedilen malın üzerinde başkaca bir takyidat bulunup bulunmadığı önem arz eder. Burada dikkat edilmesi gereken husus haczedilen malın satılması halinde alacaklıya para kalıp kalmayacağıdır. Bu tespit edildikten sonra öncelikle kıymet takdiri istenir. Kıymeti belirlendikten sonra da satış işlemlerine geçilir ve hacizli mal açık artırma yolu ile satılarak paraya çevrilir. Paraya çevirmede yalnızca açık artırma usulü uygulanmamaktadır. Duruma göre pazarlık yoluyla da satış yapılmaktadır.

  • Yazılılık Ve Sözlülük İlkesi

Yazılılık ve sözlülük ilkesinin ikisi de icra hukukunda teorik olarak mevcuttur. İcra dosyasında yapılacak olan taleplerde esas olan yazılılık ilkesidir. Sözlü olarak talepte bulunulabileceği yönünde düzenlemeler olsa da uygulamada sözlülük ilkesi bulunmamaktadır. Özellikle yeni düzenlemelerden sonra fiziki olarak talep sunulması veya uyap sisteminin eski ekranından talep gönderilmesi halinde red kararları ile karşılaşıldığı aşikardır. Kaldı ki sözlülük ilkesinde de sözlü olarak ifade edilen talepler tutanağa geçirilerek imza altına alındıktan sonra geçerli hale gelmektedir. Bunun en bariz örneği fiili hacizlerdir. Fiili hacizlerde alacaklı vekili tarafından icra memuruna sözlü olarak talepte bulunulur. Akabinde bu talepler haciz tutanağına geçirilerek imza altına alınır.

  • Cebri İcra Yollarının Sınırlı Ve Belirli Olması İlkesi

Cebri icra yollarının sınırlı ve belirli olması ilkesi, esasen yukarıda da detayı ile izah edilen kanunilik ilkesinin somut bir sonucudur. Bu ilkedeki amaç, cebri icra yoluna başvuran kişilerle aleyhine başvuru yapılan kişiler arasındaki güç dengesinin korunmasıdır. Cebri icra yollarının ve tedbirlerinin sınırlı ve belirli olması demek; alacaklının da borçlunun da somut olayda uygulanacak yolları bilmesi anlamına gelmektedir. Yani usuller sınırlı olarak sayılarak ve belirlenerek esasen tarafların hukuki mücadelesinin sınırları çizilmektedir. Bu sınırların dışına çıkılması halinde karşı tarafın itiraz hakkı doğar. Bu da icra dosyası taraflarının arasındaki menfaat ve güç dengesinin korunmasını sağlamaktadır. Örneğin konusu para dışında bir alacağın ilamsız icraya konu edilemeyeceği kanunla düzenlendiği için borçlu bu hakkını bilmekte ve itiraz hakkını kullanmaktadır. Ayrıca icra takibinin hangi şartlarda duracağı, itiraz nedenlerinin neler olduğu ve hak düşürücü sürelerin neler olduğu yine kanunda açıkça düzenlemiş olup kişilerin hakkını araması kolaylaşmıştır.

  • Şekle Sıkı Bağlılık İlkesi

Şekle sıkı bağlılık ilkesi, yine kanunilik ilkesi ve cebri icra kurallarının belirli olması ilkesiyle bağlantılıdır. İcra dosyasında yapılan iş ve işlemlerde şekle yani usul işlemlerine istisnasız bir şekilde uyulması gerekmektedir. Alacağın var olup olmadığı veya haklı olup olunmadığının ilk aşamada herhangi bir önemi yoktur. Zira bu alanda usul işlemlerinin yani şeklin önemi diğer her şeyden daha üstündür. Örneğin kesinleşmeden icraya konulamayacak kararlar bulunmaktadır. Mahkemede her ne kadar lehe karar verilmiş olsa da icraya konu edilmeden önce kararın kesinleşmesi şart koşulmuştur. Bu şekil şartına uyulmaksızın icra takibi başlatılması halinde alacaklının bu talebi icra müdürü tarafından reddedilecektir. Yine haciz taleplerinin ve satış taleplerinin nasıl olacağı ile ilgili usullere harfiyen uyulması şarttır. Aksi halde menfaati ihlal edilen tarafın bu işleme karşı şikayet kanun yolunu kullanma hakkı mevcuttur. Şekle aykırılık en çok icra ihale işlemlerinde karşımıza çıkmaktadır. Çok küçük görünen eksiklikler bazen çok büyük sonuçlara yani zararlara sebebiyet vermektedir.

  • Para Alacakları İle Diğer Alacakların Ayrılması İlkesi

Para alacakları ile diğer alacakların ayrılması ilkesini tanımlamak için ilamlı ve ilamsız icradan kısaca bahsetmemiz gerekmektedir. İlamlı icra, mahkeme kararlarının veya mahkeme ilamı niteliğindeki kararlarının icraya konulduğu bir takip yoludur. İlamsız icra ise mahkeme kararı veya belge olmaksızın dahi icraya konulabilecek bir takip yoludur. Para alacakları için herhangi bir mahkeme kararına yani ilama gerek yoktur. Bir faturanın veya banka dekontunun ilamsız icraya konu edilerek takip başlatılmasında bir engel yoktur. Ancak para alacakları dışındaki hak ve alacakların icraya konulabilmesi için mahkeme kararına ihtiyaç vardır. Yani bir taşınmazın tahliye edilmesi veya taşınır malın teslim edilmesi talepli bir icra takibinin ilamsız icra yoluyla istenmesi mümkün değildir. Mahkeme ilamı olmaksızın konusu para olmayan bir hak veya alacağın cebri icra yoluyla istenmesi halinde icra müdürü tarafından bu talep reddedilecektir. Özetle para alacakları hem ilamlı hem de ilamsız icra takibine konu edilebilir iken konusu para olmayan hak ve alacaklar ancak ve ancak ilamlı icraya konu olabilir.

İcra Hukuku Konuları

İcra hukuku konuları sırayla; kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip, ipoteğin ve rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip, genel haciz yoluyla takip, taşınmaz tahliyesini ve taşınır teslimini içeren takipler, ilamlı ve ilamsız takipler, iflas hukuku, konkordato, menfi tespit, istirdat, icranın kaldırılması ve iptali şeklindedir. Temel icra konuları bunlar olmakla birlikte iflas konusu esasen başlı başına bir hukuk dalıdır. Zira iflas yoluna mahsus icra takiplerinde ve iflas işlemlerinde özel usuller uygulanmaktadır.

İcra Hukukunun Diğer Hukuk Dallarından Farkı

İcra Hukuku’nun diğer hukuk dallarından farkı cebri icra müessesesidir. Diğer hukuk dallarında mahkeme tarafından karar verilmesi, hak ve alacakların tahsilini tek başına sağlamamaktadır. Mahkeme kararında aleyhine para veya yaptırıma hükmedilen kişi rızası ile bu kararı yerine getirmez ise icra yoluna başvurmak gerekmektedir. Dolayısıyla aslında hangi hukuk dalı ile ilgili bir karara hükmedilirse hükmedilsin; bu karar icra takibine konu olacaktır. İcra Hukuku kişilerin ve şirketlerin hak ve menfaatlerinin korunması adına fiilen işlem yapmakla yükümlüdür. Yani icra müdürlüğünün tabir-i caizse mahkemelerin kolluk birimi konumunda bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.

İcra Hukuku Avukatı Bursa

İcra hukuku avukatı Bursa, Google arama motorunda sıklıkla aratılmaktadır. Bursa ilinde ticaret yapan kişiler, alacaklarının tahsili için icra avukatı arayışı içine girmektedir. Alacağın konusu bazen fatura bazen de çek,  senet gibi kıymetli evraklar olmaktadır. Kişilerin bu alacaklarının tahsil edilmesi için en iyi icra avukatı Bursa şeklinde de aramalar yapmaktadır.

İcra Hukukunda Süreler Nedir?

İcra hukukunda süreler nedir sorusunun tek bir cevabı yoktur. Zira bu alanda birçok iş ve işlemle ilgili farklı süreler öngörülmüştür. İlamsız takiplerdeki ödeme emrine itiraz süresi 7 gündür. Ancak kambiyo yoluna mahsus icra takiplerinde itiraz süresi ise 5 gündür. İlamsız icra takiplerine itirazlar icra müdürlüğüne yapılmaktadır. Kambiyo yoluna mahsus icra takiplerine itirazlar ise icra mahkemesine dava açılarak yapılmaktadır. 5 günlük itiraz süresini takiben 5 gün de ödeme süresi bulunmaktadır. Yani 10 gün sonra takip kesinleşmektedir. Tahliye talepli ilamsız icra takiplerinde de itiraz süresi 7 gündür. Ancak ödeme süresi 30 gün olarak düzenlenmiştir. Yani 30 günden önce takip kesinleşmez.

İcra Hukukunda Şikayet Nedir?

İcra hukukunda şikayet nedir sorusu, genellikle hukuk fakültesi öğrencileri tarafından aratılmaktadır. Buradaki şikayet, ceza yargılamasındakinden çok farklıdır. Tam adı icra memur muamelesini şikayettir. İcra dosyalarında verilen bir kararın veya yapılan bir işlemin hukuka aykırı olması halinde işlemden zarar gören tarafın şikayet yoluna başvuru hakkı bulunmaktadır. İcra mahkemesinde dava şeklinde açılmaktadır. Ancak hukuken bir dava niteliğinde değildir. Çoğu zaman duruşma olmaksızın karar verilmektedir. İcra mahkemesine şikayet yoluna başvurma hakkı yalnızca dosyanın taraflarında bulunmamaktadır. Aynı zamanda ilgili icra işleminden menfaati zedelenen 3. kişilerin de memur muamelesini şikayet yoluna  başvurma hakkı bulunmaktadır. Şikayet süreleri konusuna göre 5 günden başlamaktadır. Kamu düzenini ilgilendiren konularla ilgili şikayetin belirli bir süresi bulunmamaktadır.

İcra Avukatı Olarak Verilen Hizmetler

İcra avukatı olarak verilen hizmetler şu şekildedir;

  • İcra Müdürlüklerinde her türlü ihtiyati haciz işlemlerinin, icra ve iflas takibinin açılması ve yürütülmesi
  • Müvekkiller aleyhine yapılan icra takiplerinde hak ve menfaatlerinin korunması ve zarar görmelerinin engellenmesi adına gerekli işlemlerin yapılması
  • Her türlü borçtan kaynaklanan; ticari ve şahsi alacakların tahsili
  • İpoteğin paraya çevrilmesi ve rehinin paraya çevrilmesi
  • Karşılıksız çek davalarının açılması ve takibi
  • Menfi tespit ve istirdat davalarının hazırlanması ve takibi
  • Yedieminliği suistimal davalarının açılması ve takibi
  • Borca itiraz ve imzaya itiraz işlemlerinin yapılması ve takibi
  • Yetkiye itiraz davalarının açılması ve takibi
  • İtirazın iptali ve itirazın kaldırılması davalarının açılması ve takibi
  • Ödeme taahhüdünü ihlal davalarının açılması ve takibi
  • Şahıslar adına borçlardan kurtulmak için şahsi iflas işlemlerinin takip edilmesi
  • Şirketler için iflas başvurusu ve iflasın ertelenmesi; iflas sürecinin hazırlık ve kabul aşamalarında iflas plan taslağı oluşturulması; şirketin tümünün veya bir bölümünün satışında, risklerinin tanımlanması gibi konularda hukuki desteğin verilmesi
  • İcra ve iflas aşamalarında şirketlerin ve şahısların alacaklarının/borçlarının yeniden yapılandırılması, mali durumunun ıslahı ve yeniden düzenlenmesinin sağlanması
  • Alacaklıdan mal kaçırma halinin varlığı haline tasarrufun iptali davasının açılması ve takibi
  • Konkordato başvurusu yapılması ve sürecin yönetilmesi